Aamir Khan, Bollwood’un dünyaca ünlü aktörü ve yönetmenidir, oynadığı filmlerle herkesin sevgisini kazanmıştır. 2017 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Aamir Khan burada Hindistan’la aynı anda gösterime girecek olan “Secret Superstar” filmini tanıtır. Khan’ın oynadığı ve yönettiği filmleri aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hatta daha önce izlemiş olmamıza rağmen yeniden izlemek isteriz. “3 Idiots” (3 Aptal) da benim için böyle bir film oldu.
Filmin konusuna girmeden önce açıkçası bizlerin biraz sıkıldığı, Hint filmlerinin ise olmazsa olmazı olan dansları ve müzikleri 3 Idiots için de geçerli. 3 Idiots, Rajkumar Hirani tarafından 2009 yılında yönetilen, hem Hindistan’da hem de dünya çapında büyük ilgi uyandıran “Bollwood” yapımıdır. Filmin başrollerinde ise Aamir Khan, Kareena Kapoor, Boman Irani, Sharmen Joshi ve R. Madhovan yer alır.
Hindistan’da en iyi mühendislik okulunu kazanan Rancho, Farhan ve Raju’nun mühendis olmak için çıktıkları bu yolda eğitimlerinde ve özel hayatlarında yaşadıkları zorlukları nasıl aşacaklarını, birey olma yolunda verdikleri çabalarını ve muazzam dostluklarını konu alır. Gelin bu üç genç mühendis adayını yakından tanıyalım.
Raju, mühendis olmak istemesine rağmen derslerinde başarılı olamaz. Babası hastadır ve bu yüzden aile maddi açıdan zor durumda kalır. Bir an önce mühendis olup ailesini bu zor şartlardan kurtarmak isteyen Raju’nun yaşadığı kaygı ve korku, derslerine dikkatini vermesine engel olur. Onun için bu süreç hayli zor olacaktır. Raju, tüm bunların üstesinden gelebilecek mi?
Farhan’ın tutkusu ise fotoğrafçılıktır. En sevdiği doğa fatoğrafçısının yanında eğitim almayı hayal eder. Ona, yanında eğitim almak istediğine dair bir mektup yazar ancak mektubu göndermeye cesaret edemez. Çünkü diktatör olan babası, onun mühendis olmasını ister. Henüz fotoğrafçılık üzerine eğitim almamış olmasına karşın oldukça başarılı fotoğraflar çeker, yeteneği bu yönde olmasına rağmen mühendislik öğrencisidir. Farhan, babasının istediği mesleği değil kendi istediği mesleği yapabilecek mi, hayallerinin peşinden gidecek cesareti bulabilecek mi?
Gelelim esas kahramanımız Rancho’ya. O, mühendis olmayı tüm kalbiyle ister, makinelere aşkla bağlıdır ve kendini ait hissettiği yerdedir. Öğrenmek onun için keyif aldığı, merak ettiği ve en heyecanlı anlarıdır. Yapılan yanlışlara göz yummaz, eleştirilerini açıkça dile getirir ve sorunlara çözüm yolları arar. Sürekli bilginin peşinden koşar ancak, bilgiyi fotokopi makinesi gibi kopyalamaz aksine yaparak ve yaşayarak öğrenir, bilgiyi işlevsel hâle getirir. Burada size filmden bir sahne izletmek yerinde olacaktır.
Film, Türk eğitim sistemi ve Türk aile yapısı ile de benzerlik gösterir, kendi eğitim hayatımızdan da yabancı olmadığımız ezbere ve yarışa dayalı eğitim anlayışının öğrencilere verdiği hasarların telafisinin bazen mümkün olamayacağına, eğitimcilerin öğrencilerden “tek tip” olmalarını bekleyen tutumlarından vazgeçmelerine vurgu yapar. Birinci olmak için kitabı körü körüne ezberlemenin bir anlamı olmadığına üstelik ezberlemenin yaratıcılığı, öğrenme isteğini ve heyecanı yok ettiğine değinilmiştir. Ezberin kısa vadede kazandırsa bile uzun vadede kaybettirdiğini en çok kendimizden biliyoruz. Sınavlardan önce sınav sabahına kadar ezberlediğimiz bilgileri şu an hiçbirimiz hatırlamayız. Notlara göre yapılan ayrımcılığa ise filmde geçen şu sözler güzel örnek olacaktır: “Efendim, neden puan sıralamasına göre koltuk düzenlemesi yapılıyor? Bir şikâyetin mi var? Evet, bu notlama olayı kast sitemi gibi. A alanlar, efendiler. C alanlar, köleler. Pek hoş değil, efendim. Daha iyi bir fikrin var mı? Evet. Hatta sonuçlar bile böyle ifşa edilmemeli bence. Neden birinin başarısızlığı herkese ilân ediliyor ki? Eğer demir eksikliğiniz varsa, doktor size bunun için ilaç mı yazar, yoksa bunu televizyona mı verir? Anlatabiliyor muyum, efendim?”
Değinmek istediğim diğer bir husus ise ailelerin çocuklarını bir birey olarak kabul etmemesi ve onlara kendi istediği mesleği yapmaları konusunda baskı uygulamalarıdır. Bu baskılar çocuklarına verebilecekleri bence en büyük zarardır. Genelde doktor, mühendis gibi popüler meslekleri değerli görüp fotoğrafçılık veya resim, müzik gibi meslekleri önemsemezler. Bu düşünceyle, maalesef çocuklarının duygularını ve yeteneklerini göremeyip onları mutsuzluğa iten yine kendileri olmaktadır.
Aamir Khan, filmlerinde genel itibarıyla toplumun ve eğitimin aksayan yönlerini çeşitli mesajlarla aktarır, farkındalık yaratarak insanların bu konular üzerinde yeniden düşünmesini sağlar. Keza bu filminde de eğitime yönelik eleştirileri gözler önüne sunar. Başta ailelere, eğitimcilere ve öğrencilere katkısı olması dileğiyle…
Fatma Köse
Comments