Alp Köksal ile gerçekleştirdiğimiz röportajın son bölümüyle "Eğitimde Dijital Dönüşüm" temalı içeriğimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
- Kitleler için açık ve ücretsiz dersler, uzaktan eğitim sürecinde nasıl bir öneme ve işleve sahip oldu?
Pandemi döneminde önemli olanın, öğrenciler başta olmak üzere gelişim odaklı zihin yapısına sahip her birey için öğrenmeye devam etmek olduğuna inanıyorum. Açık dersler sayesinde evlerimize daha çok kapanmak zorunda kaldığımız bir dönemde, öğrenmeye devam etmek için birçok seçenek bulduk. Uzaktan eğitimde sunulan içeriği destekleyerek öğrenci ve öğretmenlere dijital ortamda geniş bir içerik kütüphanesi sunmanın yanı sıra, evde geçirdiği vakti yeni şeyler öğrenerek değerlendirmek isteyen ya da ilgi alanlarına belki de ilk kez bu kadar geniş vakit ayırabilen yetişkinler için de öğrenmenin dijital ortamda ne kadar kolay ve erişilebilir olduğunu hatırlatmış, kişisel gelişimlerine az ya da çok katkıda bulunmuş olduğumuza inanıyorum. Uzaktan eğitim döneminde Khan Academy içeriklerine olan talep bazı günlerde 4 katına kadar arttı. Milli Eğitim Bakanlığı ile var olan işbirliği protokolümüz kapsamında içeriklerimiz EBA üzerinden tüm öğrenci ve öğretmenlere ulaştı; günde 500 bin dersimiz izlendi. Pandemi dönemi ne yazık ki eşitsizlikleri de daha görünür kıldı, fakat açık kaynakların bir nebze de olsa dijital uçurumun içerik ayağındaki eşitliği güçlendiren bir unsur olduğunu düşünüyorum. Tabii ki zorunluluk yüzünden uzaktan eğitime yapılan ani geçiş ve pandeminin psikolojik olarak hepimizi yıprattığı zor bir dönemde, birçok öğrenci için olumsuz öğrenme deneyimleri de yaşandı; ama inanıyorum ki uzun vadede açık ve ücretsiz derslerin de sayesinde bu sürecin bir olumlu çıktısı öğrencilerin yavaş yavaş erken yaşta kendi öğrenme sorumluluklarını üstlenmeyi öğrenmeleri olacak.
- Ülkemizde geniş kitlelerin daha uzun bir süreçte geçebileceği uzaktan eğitime virüsün etkisiyle çok hızlı ve ani bir geçiş sağlandı. Bu zorunlu geçişin hem olumlu hem de olumsuz yönleri oldu. Sizce bu süreç çocukların geleceğini nasıl etkileyecek?
Her şeyden önce, eğitimin kesintiye uğramaması çok önemliydi. Türkiye, birçok ülkeden çok daha kısa bir sürede uzaktan eğitim modeliyle örgün eğitimin sanal ortamda da olsa devamlılığını sağladı ve öğrenciler yeninden dijital ortamda okula devam ettiler. Öğretmenler ise belki de daha önce kullanmadığı eğitim teknolojilerine kısa sürede adapte oldu ve bu alandaki becerilerini hızla geliştirmek durumunda kaldılar. Tabii, bu geçiş o kadar ani oldu ki birçok öğrenci ve öğretmen zorunluluk yüzünden tanıştıkları online eğitimde hâliyle oldukça zorlandılar. Zaten hepimiz için fazlasıyla stresli ve bilinmezliklerin çok olduğu günlerden geçerken, eğitim sisteminin daha önce test etme fırsatı olmayan çapta büyük bir değişikliğe uğraması öğrenci ve öğretmenlerin üzerinde olumsuz bir baskı yaratması da kaçınılmazdı. Tek dileğim, bugünün şartlarından da kaynaklanan bu olumsuz deneyimin gelecekte hibrit bir model ile eğitime geçildiği takdirde öğrenci ve velilerin dijital öğrenmeye karşı önyargı sahibi olmalarına sebep olmaması. Bu değişim kaçınılmaz, ama köklü ve başarılı bir değişim süreci için moral ve motivasyonun itici gücü küçümsenemez. Sürecin en önemli olumsuz çıktısı ne yazık ki bağlantı ve cihaz kaynaklı erişim sıkıntıları ve bu durumun neticesinde eğitime ulaşma noktasındaki eşitsizliklerin daha görünür hâle gelmesi oldu. Sadece ülkemizde değil, birçok ülke aynı “dijital uçurum”u tahminlerinin ötesinde deneyimledi. Diğer yandan, sürecin bir olumlu çıktısının ise öğrencilerin zorunluluktan da olsa yavaş yavaş küçük yaşta kendi öğrenme sorumluluklarını üstlenmeye başlamaları olduğunu düşünüyorum. Eğer çocuklarımıza bu beceriyi kazandırabilirsek, o zaman bu süreci tüm olumsuzlukları bir yana, önemli bir artı ile geçirmiş oluruz. Bu sebeple, çocukların düzenli olarak öğrenmeye devam etmelerini yani sürekliliği sağlamamız çok önemli. Aksi takdirde, erişim sorunu ya da farklı sebeplerden öğrenmeye ara veren öğrencilerin akranlarından geri kalmalarının yanı sıra mevcut bilgilerini unutmaya başlamaları da kaçınılmaz. Araştırmalar bize her yaz döneminde çocukların o yıl okulda öğrendikleri bilgilerin önemli bir kısmını unuttuklarını gösteriyor. Bu seneki durumda okuldan uzak kalma süresi bazı öğrenciler için bir yaz tatilinden çok daha uzun olabilir ve bu da bilgi seviyelerinde telafisi uzun zaman gerektirecek boşluklar oluşması anlamına gelebilir. Yeri gelmişken belki bir öneride bulunabilirim: Baştan kabul etmeliyiz ki uzaktan eğitim süreci, öğrencinin örgün eğitim sürecinde okulda geçirdiği bir tam günün aynısı değildir ve olmamalıdır. Bir günlük uzaktan eğitim programını tam bir okul günü olarak düşünmemeliyiz. Kanaatimce, bu şekilde olmaya zorlamak da yanlış olur çünkü online eğitimin dinamikleri çok daha farklıdır; hem süre hem müfredat hem öğretmenin rolü hem de eğitime yaklaşım açısından. İçinde bulunduğumuz dönem özelinde az veya daha çok olabilir; basit düşünmek, temel bilgilere odaklanmak, çocukların öğrenme motivasyonunu sağlamak ve öğrenmenin sürekliliğini tahsis etmek bence müfredattaki her şeyi öğretmeye çalışmaktan daha önemli. Eksikler her zaman telafi edilebilir ama moral ve motivasyonu kırılmış, dijital eğitimi büyük olumsuzluklarla deneyimlemiş bir öğrencinin öğrenme isteğini telafi etmek çok daha uzun sürecektir. Hele eğitim sürekliliğini kaybetmiş, öğrenme pratiğini yitirmiş bir öğrenciyi kazanmak korkarım ki çok çok daha uzun sürecektir.
- Salman Khan'ın Dünya Okulu adlı kitabında üzerinde sıkça durduğu "ters-yüz edilmiş sınıf" modelinin, acil uzaktan eğitim deneyimi sonucunda okullarda kullanımı ve yaygınlaşması konusunda öngörüleriniz nelerdir?
Umuyorum ki pandemi dönemi sonrasında normal hayata döndüğümüzde okullar dijital araçların kullanımını teşvik ederek öğrencilere kendi hızlarında, istedikleri zaman ve mekânda öğrenmeye devam etme fırsatını tanırlar. Yani uzaktan eğitim döneminin en önemli potansiyel kazanımı olan öğrenme sürecini sahiplenmelerini devam ettirmeye özen gösterirler. Böylece öğrenciler öğretmenleri ile sınıf ortamında bulunduklarında eğitim sürecinde daha aktif bir rol alabilir, sadece konu anlatımı dinlemek yerine konuyu evde çalışarak sınıfta öğretmenleriyle birebir zaman geçirme, akranlarıyla beceri geliştirmeye yönelik aktiviteler yapma fırsatı bulurlar. Ters-yüz edilmiş sınıf modelinin en önemli artısı, sınıfta öğrenci ve öğretmenin geçirdiği değerli zamanın daha verimli kullanılmasına imkân tanıyor olması denilebilir. Ayrıca, dijital ortamda her bireyin kendi hızında, ustalaşarak daha verimli öğrenebileceği de bir gerçek. En basit hâliyle öğrenciler evde ders videosu izliyor, takıldıkları yerde durduruyor, başa sarıyor, tekrar ediyor, canı ne zaman isterse, kendini ne zaman daha iyi hisseder ve odaklanabilirse dersi o zaman izliyor ve öğrenme sorumluluklarını sahiplenmeye başlıyorlar. Emin olun bu kişisel yolculukta oyunlaştırma mekanizmalarının da pozitif teşvik sağlamak için büyük önemi var. Sınıfa geldiklerinde ise öğretmenleri ve akranlarıyla aynı ortamda ödev yapıyor, soru çözüyor, zorlandıklarında anında yardım alabiliyor, grup çalışmaları ve akran öğreniminden faydalanıyor ve öğretmenleri tarafından tasarlanan diğer aktivitelerle evde öğrendikleri bilgiyi kalıcı hâle getirmek, beceri ve deneyime dönüştürebilmek için fırsat buluyorlar diyebiliriz. Bu modelin katkılarına inanmakla beraber öğretmenlerin rolü ile birebir ilgili olduğu için önce öğretmenin değişmesinin şart olduğunu da eklemek isterim. Ters-yüz edilmiş sınıf ne kadar hızlı yaygınlaşır tahmin etmek zor olsa da pandemi sonrasında harmanlanmış öğrenme ya da popüler tabiriyle hibrit bir eğitim modelinin kalıcı olacağına inanıyorum. Yüz yüze eğitimin en güçlü yanı olan etkileşim ortamı ile dijital öğrenmenin en güçlü yanı olan kendi hızında öğrenmeyi bir araya getirerek eğitim sisteminin daha verimli olma yolunda evirileceğini öngörebiliriz. Gelecekte online eğitim ve sınıf içi eğitim arasında bir seçim yapmamıza gerek olmayacağını düşünüyorum. Bugünün teknolojik imkânlarıyla daha verimli bir eğitim modeli tasarlayabilmek için iki süreç birlikte işleyebilir, iyi bir tasarım ile uyum içinde eğitimi geleceğe taşıyabilirler. Ayrıca, içinde bulunduğumuz dönem hepimize gösterdi ki olası kriz ve okulların gelecekte yeniden kapanması durumunun söz konusu olma ihtimaline karşı, online kaynakların ve dijital eğitim araçlarının örgün eğitimde daha etkin ve sürekli kullanılması olağanüstü durumlarda uzaktan eğitime geçiş kolaylaştıracak ve öğrenme süreçlerinin daha az sekteye uğraması için iyi bir hazırlık olacaktır.
- Khan Academy'nin dijital becerileri eğitim ile bir potada buluşturmasının uzaktan eğitime ulaşma ve ondan faydalanma noktasında bir kılavuz olduğunu görmekteyiz. Bu açıdan Khan Academy’de önümüzdeki günlerde bizleri neler bekliyor?
Khan Academy olarak, on yılı aşkın süredir eğitimin geleceğinde önemli bir yere sahip olacağına inandığımız dijital bir öğrenme platformu sunuyoruz. Matematikten kimyaya, sağlıktan sanata birçok alanda ders videoları, interaktif alıştırmalar, yazılı kaynaklar ve bireyin kendi seviyesine göre en uygun içeriklere yönlendirilmesini sağlayan gelişmiş yapay zeka ile kişiselleştirilmiş öğrenmeyi desteklemeyi amaçlıyor ve bunu kar amacı gitmeden, tamamen ücretsiz olarak 45 dilde erişilebilir kılmak için çalışıyoruz. Sadece öğrencileri değil, öğretmenleri, velileri ve değişmekte olan eğitim sistemini de desteklemeyi amaçlıyoruz; bir öğretmenin ya da okulun yerine geçmek gibi bir amacımız olmadığı gibi herhangi bir sertifika da vermeyen bir “öğrenme” platformuyuz. Hem 190 ülkede kullanılan ve bu sebeple “dünya standartlarında” olarak tanımladığımız bir içerik havuzunu en ileri eğitim teknolojileri ile birlikte sunmaya çalışıyor hem de sunduğumuz tüm hizmetlerin sadece bugün değil gelecekte de her zaman ücretsiz olacağını taahhüt ederek fırsat eşitliğine katkı sunuyoruz. Khan Academy platformunun içeriği, teknolojisi ve özellikleri bir yana; aslında kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak daha da önemli olduğuna inandığımız bir misyon üstlenerek “herkese, her yerde, dünya standartlarında ve ücretsiz eğitim” desteği vermenin mümkün olduğunu tüm dünyaya kanıtlamak ve “Tek bir şeyi bilmelisin: Her şeyi öğrenebilirsin!” sloganı ile tüm insanları öğrenme ve gelişim odaklı bir düşünce yapısına teşvik etmek varoluş amacımız. Bu açıdan, Khan Academy olarak belki de eğitim sektöründe, Tesla’nın otomotiv sektöründe oynadığına benzer bir rol oynuyoruz denilebilir. Eğitimdeki değişimi anlatmaya çalışıyor ve dijital dönüşümün eğitimdeki insan odağını kaybetmeden doğru gerçekleşmesi için bir vizyon sunmaya gayret ediyoruz. Tüm bunları yapmaya çalışırken bir yandan da isteyen herkesin ücretsiz olarak faydalanabileceği bir platform ve öğretmen araçları gibi özellikler sunuyoruz ki teoride anlattığımız her şey, pratikte de deneyimlenebilsin. Herhangi bir rekabet içinde değiliz, para kazanmak gibi bizi hedeflerimizden saptırabilecek bir önceliğimiz de yok; aksine global ölçekte fırsat eşitliğine katkı sunmak gibi çok büyük hayallerimiz var. Bizim önceliğimiz basit, eğitim değişirken kişiselleştirilmiş online eğitim ve eğitim teknolojileri uygulamalarının yaygınlaşabilmesi için güçlü bir örnek ve vizyon sunmak. Tesla örneğine dönecek olursak, bugün Khan Academy yaklaşımına benzer özellikler sunan birçok platform olabilir; biz yine de doğru olduğunu düşündüğümüz ve başarılı olduğuna inandığımız iyi uygulama ve örnekleri herkesle paylaşmaya devam ediyoruz çünkü bizim için önemli olan savunduğumuz yaklaşımın yaygınlaşması, örneklerin çoğalması ve gençlerimizin daha çok kaynak ve dijital araç ile tanışması. Eğitimde kurumların değil, toplumların kazanması esastır. Bu doğrultuda gelecekte Khan Academy’de daha güçlü bir içerik kütüphanesi, Türkiye’de eğitim kurumlarıyla gerçekleştirdiğimiz işbirlikleri ile Türkiye özeli için hazırlanmış yerel içerikler; yenilikçi teknolojilerle desteklenen öğretmen araçları, yapay zeka ile tam öğrenmeye teşvik eden ve daha da güçlü kişiselleştirme özellikleri ile ön plana çıkan bir öğrenme deneyimi ve daha gelişmiş etkileşim özellikleri göreceksiniz diyebilirim. Her ay 100 milyon öğrenci ve 3 milyon öğretmenin faydalandığı platform, Türkiye’de de günde 500 bin ders veriyor. Teknoloji ile barışık, sosyal ve genç nüfusumuzu düşündüğümüzde, bu sayı neden gelecekte günde 5 milyon ders olmasın? Öğrenmenin önemini anlattıkça, eğitimdeki değişim devam ettikçe, dijital dönüşüm insan odağıyla ilerledikçe, Khan Academy’nin de her daim büyümeye devam edeceğine ve değişime yön vereceğine inancım sonsuz. Bu vesileyle bu yazıyı okuyan herkesi, kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Khan Academy’nin yaygınlaşması için destek olmaya, daha çok gencimize ulaşabilmemiz ve hayatlarını değiştirebilmemiz için sosyal medya ve diğer mecralarda takip ederek çevresiyle paylaşmaya davet ediyorum.
Comments