3 sene süren 400 saatlik çekim sonucunda ciddi bir emekle ortaya konan bir belgesel; insanı derinden etkileyen sıra dışı ve hüzünlü bir hikâye; saf, dokunulmamış, hakiki diyaloglar; Avrupa’daki son kadın arıcı yörük bir Türk ve Kuzey Makedonya Türkçesinin eşsiz güzelliği…[i]
Son zamanlarda kültürel, sanatsal ve tarihî yapımları ve zengin içeriğiyle takdiri hak eden TRT 2 ve TRT Belgesel gibi kanallar, çöl kuraklığına sahip televizyon ortamında Türk izleyicisinin susuzluğunu bir damla da olsa giderecek yayınlar yapıyor. Bu yayınlardan biri de En İyi Uluslararası Film ve En İyi Belgesel dallarında Oscar Ödülleri’ne aday olarak gösterilen bir belgesel: Bal Ülkesi (Honeyland).
Bal Ülkesi adlı belgesel, Kuzey Makedonya’daki bir Türk köyü olan Bekirli’de (Bekirlija) yaşayan Hatice (Hatidže) Muratova’nın hikâyesini anlatıyor. Yatalak annesi Nazife ile birlikte köyde yalnız yaşayan Hatice, yaban arıcılığı ile doğal bal toplayarak geçimini sağlıyor ve Bekirli’de sadece ikisi yaşıyor. Konargöçer bir aile olan Hüseyin-Lütfiye Sam (Hussein-Ljutvie) çifti ile yedi çocuğunun (Mustafa, Aliço, Veli, Gamze vd.) gelişiyle köyde yaşanan değişim; neşe ve çatışmalar da ayrıca belgeselde gözler önüne seriliyor.
Hatice’nin Hikâyesi
Sessiz sedasız bir köyde yaşlı ve yatalak annesiyle yalnız bir kadın… Kendisi 1964 doğumlu annesi ise 85 yaşında… Doğa ile apansız bir mücadele… Her şeye rağmen onu zamanında evlendirmeyen annesinin yanında… Üsküp pazarına inerek birkaç avroya -Hatice’nin deyişiyle “evraya”- satılan bal ile hayatı sürdürmek… Bal ise o beş kavanozu 100 liraya satılanlardan değil, tamamen katkısız, her bir “dalağı” (peteği) bereketli, geleneksel arıcılığın ürünü…
Bekirli Köyü
Üsküp, Vardar, Köprülü, Kumanova ve nicesi… Balkan Savaşları, kaybedilen topraklar, dağılan köyler ve tehcir edilen soydaşlar… Geriye kalan azınlıktan 2 kişi; bir ana bir de kızı. Diğer taraftan göçebe bir aile… Anne, baba ve yedi çocuk…
“Bekirli köyü Ovçe Pole’ye bağlı bir Türk köyü, 1900 yılı nüfus sayımlarında köyde 270 Türk yaşıyormuş, 1948’de 134, 1971 yılında 70 Türk derken en son 2002 sayımlarında resmi kayıtlarda 5 Türk yaşadığı geçiyor. İstip’e yani Köprülü’ye yakın o kadar çok Türk köyü var ki, birçoğunun kaderi bu şekilde aslında.”[ii]
En Büyük Miras: Türkçe
Her şey yok olmaya yüz tutmuş, kültür ve gelenekler büyük ölçüde unutulmuş… Yoksulluk had safhada… Fakat kültürün bir taşıyıcısı olarak dil, dilimiz, en büyük zenginliğimiz: Türkçe…
Her yönüyle kaliteli bir yapım olan Bal Ülkesi’nde dikkat çekici bir nokta da belgeselin tamamen Türk dilinde olması. Bekirli’de konuşulan Türkçe, esasen Rumeli Türkçesinin, başka deyişle Rumeli/Trakya ağzının bir kolu ve bu ağızla hemen hemen aynı. Anavatandan bir asırdan uzun bir süredir ayrı kalan, farklı bir eğitim ve toplum diline maruz kalan, bin bir sıkıntıyla boğuşan bu coğrafya ve insanı, dilinden hiçbir şey kaybetmemiş. Belgeseldeki dil incelendiğinde karakterler ihtiyaç duyduklarında Makedonlarla iletişim kurmak için kod değiştirerek[iii] Makedonca konuşsalar da Türkçe konuştuklarında hemen hemen hiçbir Makedonca sözcük veya yapı kullanmıyorlar. Göç yoluyla Batı Avrupa’ya giden iki dilli Türkler ve bir göçmen dili olarak Türkçede sıkça kod karıştırma durumu görülse de yerel/yerli bir dil olarak Balkanlarda konuşulan Türkçede ve Türkçe-Makedonca iki dilli Türklerde buna rastlanmaması dikkat çekici ve incelenmeye değer bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Üsküp ve yakınlarında yaşayan her insan tarafından Türkçenin ortak bir iletişim dili olarak hâlâ kullanılmaya devam etmesi bunu sağlıyor olabilir.
Karakterlerin kullandıkları söz varlığı incelendiğinde oradaki Türkçenin neredeyse Türkiye Türkçesi ile %99 oranında benzer kaldığı söylenebilir. Belgeseldeki söz varlığı sıradan bir Türk vatandaşı tarafından rahatlıkla anlaşılabilir. Çok az da olsa aylar (Septembır, Oktobır) ve banana (muz) gibi nadir görülen kelimelerin, tahmin edilebilecek sebeplerle farklı olduğu görülüyor. Aynı zamanda Türkiye ağızlarında da sıkça görülebilecek nitelikte güvermek (bırakmak, salmak, uzatmak)[iv], haçan (ne zaman, ne vakit), ilkyaz (ilkbahar) gibi yerel sözcükler de elbette mevcut. Diğer taraftan, söyleyişi algılamak zaman zaman zor olsa da bu durum bugün Edirne, Trabzon, Muğla ağızlarını kısmen anlamamaktan farksız.
Hatice’nin söylediği şarkılar/türküler de bölgenin söz varlığından eşsiz örnekler:
“Karşıdan gel göreyim, saçını uzun öreyim…” ♪♫
“Yandı Kumanova, Tutuştu Preşova, Üsküp’ün ortasında, Veli Bey hovarda…” ♪♫
“Şeker alayım kızım, şeker alayım… Köyünüze gitmeden, nikah olalım…” ♪♫
Diğer taraftan Hatice, kedi severken şu tekerlemeyi söylüyor:
“Marmarcık (Mırmırcık, Kedicik), neredeydin? Dolapta. Ne yedin? Süt kaymak. Hani bana? Yok sana. Mar mar mar mar mar…”
“Hangisini istiyısın, beyazi mi, göki mi?”
Dikkati çeken bir durum da Hatice’nin Gamze ile konuşurken, yavru kedilerden hangisini istediğini sorduğunda ortaya çıkıyor. Hatice, Eski Türkçeden beri Türk toplumunda kullanılageldiğini bildiğimiz “gök” sözcüğünü tıpkı Türkçenin diğer ağızlarında görüldüğü gibi mavi renk anlamında kullanıyor.
“Sen bilmeyı mısın, ahanda geldi Hıdırellez.”
Belgeseldeki kültürel ögelerden biri de Hıdırellez Bayramı. Hatice, Hıdırellez Bayramı için Üsküp’ten aldığı saç boyasını sürüp bakımını yapıyor. Hıdırellez Bayramı’nda Bekirli yakınlarındaki bir yerde bölgedeki Türklerin toplanarak bir şenlik yaptığına şahit oluyoruz. Bu şenlikte Türk gençleri arasında yağlı güreş müsabakaları, davul-zurna ve halk oyunları, yiyecek-içecek gibi kültürel ögeler karşımıza çıkıyor.
Muhakkak İzlenmesi Gereken Bir Belgesel
Bal Ülkesi hikâye, kurgu ve işleniş bakımından uluslararası alanda oldukça ses getiren, diğer taraftan dil ve kültür bağlamında bizim için oldukça değerli olan bir belgesel. Yaklaşık bir buçuk saat sürmesine rağmen daha değinemediğim birçok ayrıntıyı barındıran, beri derinden etkileyen bu belgeseli izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Selçuk Emre Ergüt
01.04.2021
[i] Verilen bilgilerin bir kısmına ilgili kaynaktan ulaşılmıştır: https://www.ntv.com.tr/galeri/sanat/iki-dalda-oscar-adayi-bal-ulkesi-hakkinda-bilmeniz-gerekenlerdili-turkce,9yJpXCuGl0W8JnVEyx_VRQ/OwnryvGKxE--2fp9vxSFHQ [ii] Leyla Şerif Min, Bekirli köyünden Hollywood’a yolculuk – Gerçek Hayat (gercekhayat.com.tr) [iii] Kod değiştirme kavramı, bağlama ve ihtiyaca göre bir dilden diğerine geçme/diller arasında geçiş yapma anlamında kullanılmıştır. Diğer taraftan kod karıştırma kavramı ise aynı bağlamda birden fazla dilin sözcük ve yapı boyutunda karışık bir biçimde kullanılmasını ifade etmektedir. [iv] Hatice: “Güversena (Uzatsana) be ana ayagini!” (Güvermek: güvermek (III) Bırakmak, salmak. -Çanakkale Türkiye'de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü Ankara,Türk Dil Kurumu,1972)
留言