(Dıııt dııt) Yeni bir mesaj: ……
Bu yok mu bu, işte her şeyin önemsiz bir hâle gelip merceğin odağındaki dikkatin bertaraf edildiği masumane, “Zaten başım da ağrıyordu, ara vermiş olurum“ cümleleriyle saldıran bir Truva atı. Bu düşünceyi tutucu bir perspektifle ele alıp bizden daha ‘akıllı’ olan, sahip olabilmek için çok sevdiğimiz model uçak takımı ve LEGO setlerinden vazgeçerek sabahın erken saatlerinde satış mağazasının önünde kuyruğa girdiğimiz uzay çağı cihazlarımızı kırmayalım. Lâkin bizleri bu cihazların asıl amaçlarından ve dünya geleceğini emanet edeceğimiz çocuklarımızın eğitimine olan etkileri üzerine düşünmekten kim alıkoyabilir? Hiç kimse!
Yaklaşık iki yıl önce okuduğum bir gazetenin manşetinde şöyle yazıyordu: Özgürlüğe Büyük Darbe! Fransa’da Okullara Öğrencilerin Telefon Götürmesi Yasaklandı. Öncelikle bunun meslek hastalığı olarak tanımlanmasından hiç hoş değilim ama ilk olarak yazım yanlışı aradı gözlerim. Yazıda sıkıntı yoktu ama anlattığında büyük bir hata vardı. Bu, kabaca yazdığına göre bir pranga mı? Yoksa kontrollü bir deney miydi? Şunu unutmayalım ki eğitim felsefesi ve bunun uygulamadaki yansıması olan eğitim programları, adı üzerinde düşünmeyi ve üretmeyi özgürlüğün bucağında ve deneğin kucağında bulur. Kısa bir araştırmanın ardından benzer bir çalışmanın Londra Ekonomi Okulunda gerçekleştirildiğini gördüm. 130.000 öğrencinin okula telefon getirme ‘özgürlüğü’ elinden alınarak geçirilen 30 gün ve iki haftalık sınav döneminin ardından kullanacağımız kelimelerin değişeceğine garanti verebilirim ki bilimsel veriler de en büyük destekçilerimdir. Peki, 2013 yılında yapılan bu çalışmanın sonuçlarını öğrenmeye hazır mısınız?
Öğrencilerin sınav ortalamalarında ve notlarında %6,41’lik bir artış gözlemleniş.
Not ortalaması en düşük öğrencilerin notları %14,23 artmış. Görülen o ki yasaktan en çok da onlar fayda sağlamış.
Bu verilere ek olarak ortalamalarını iyi kabul edeceğimiz kişilerin ise herhangi bir karşılaştırmaya girmediklerini görüyoruz. Bu, bizleri bilgiye ulaşma, organize etme, kullanma ve doğruluğu noktasında teknolojiyi eleştirmeye yönlendirir mi? Yeni yazımın konusunu da birlikte bulmuş olduk doğrusu.
Başka Araştırmalar Ne Diyor?
Tek çiçekle bahar, tek araştırmayla nihai karar olmaz. 2015 yılında, bir iletişim profesörü olan Jeffrey Kuznekoff, Miami Üniversitesinde bir öğrenci gurubu ile şu çalışmayı yapmış: Öğrencileri üç gruba ayırmış. Her bir gruptaki öğrencilere dersler video destekli bir program ile ulaştırılmış. İlk gruptaki öğrencilere ders sırasında sosyal medyayı kullanma özgürlüğü tanınmış, ikinci gruptaki öğrencilere sadece ders amaçlı kullanım sınırlaması getirilmiş, üçüncü ve kontrol grubu olan grup ise hiçbir şekilde kullanmamıştır. O hâlde olayları yordamadaki gücümüzü bir de burada test edelim. Sizce sonuç nedir?
İkinci ve kontrol grubu olan üçüncü gruptaki öğrencilerin sınavda %70, ders notlarındaki başarısı %50 artmıştır. Bu şaşırtmayan ama farkındalıktan uzak bırakılmış dikkatimiz için oldukça üzücü. Bu duruma Kanada’da 2.000 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen ve sosyal medyayı yoğun şekilde kullanan kişilerin ortalama dikkat süresinin 12 saniyeden 8 saniyeye düştüğünü kanıtlayan çalışma da aynı aynanın diğer yüzüdür. Çok severek beslediğimiz Japon balıklarında ise bu süre 9 saniye!
Türkiye’den Bazı Veriler
TÜİK 2013 verilerine göre Türkiye’de cep telefonu kullanma yaşı 10’a düştü. Üstelik aradan geçen 7 koskoca yılın sonunda en iyimser rakamın 9 olduğunu öğrenmek ise çok acı değil mi?
Cep telefonu; %92,8 konuşma, %66,8 oyun ve %65,4 mesajlaşma amaçlı kullanılıyor.
Okulda ve derste telefon kullanma oranı %89.
Bu durumda alınacak önlemler kriz yönetiminden ziyade önleyici uygulamalar olmalıdır. Bu uygulamaları sınıflara cep telefonları için asma kilitli kutular yerine bu davranışı şekillendirmek amacını gütmeliyiz. Zira lise yıllarımın sonunda arkadaşlarımın bu yaptırımı delmeye yönelik ürettikleri teknolojileri anlatmam geçmişe yönelik suç duyurusu niteliği taşıyabilir. Yaptırım diyerek hata ettiğimi görüyorum. Çünkü ülkemizde öğrencilerin cep telefonlarını okula getirmeleri serbesttir; yasak olan ders sırasında kullanmalarıdır.
Şu satıra değin bahsettiğimiz konular ve elde ettiğimiz veriler bizleri karamsarlığa ve bir paradoksun kısır döngüsüne yönlendirebilir. Murphy kanunlarında da geçtiği gibi “Bir işi yapmanın en kolay yolu o iş bittikten sonra akla gelir”. Lakin Sayın Edward Murphy, bizlerin yeteri kadar vakti yok. İşte bu noktada kanunlarınızı çürüten etken eğitimin ilk beşiği olan ailedir.
Aileler İçin Tavsiyeler
Tartıştığımız konuların ışığında şunu görmekteyiz ki bizler Dünya’da var olan en inanılmaz, sırları keşfedilemeyen ve sınırlarını zorlayan canlılarız. Bu efsunlu yapımızı korumak yani geleceğe aktarmak şüphesiz ki yetiştirildiğimiz çevrenin duyarlılığıyla doğru orantılıdır. Hiçbir şey çocuklarınızdan ve yüzleşecekleri gelecekten daha önemli olamaz. O hâlde sizlerin de katkı yapacağınıza emin olduğum öneriler için girişi ben yapmak istiyorum.
- Beyin gelişimi açısından ilk üç yaş kritik dönemdir ve ekrandan uzak durulması önerilir. 3-5 yaşlar arası günde en fazla 60, 5 yaş üzeri ise 120 dakika ile sınırlandırılmalı.
- Gelişim uzmanları telefon kararının çocuğun sorumluluk ve iletişim becerilerini geliştirmek ve desteklemek amacıyla verilmesini önermektedir.
- Çocuklarımızın söyleyip tembihlediklerimizi değil, davranış ve tutumlarımızı taklit ederek kişilik kişiliklerini oluşturduklarını unutmayalım. İmkânlar dâhilinde teknolojik cihazların bir çalışma odasında toplandığı bir ev… Düşüncesi dahi mutlu ediyor.
- Çok sevdiğimiz telefonlara bulaşan virüslere karşı önlemlerimiz onların yaydıkları zararlı manyetik dalgaların (SAR) çözümüne olan önceliğimizi neden alsın?
- 4 yaşındaki çocuğunuzun telefonla oynaması ve kazandığı puanları gördüğünüzde bunu onun yeteneğini olduğuna yorumlamadan önce düşünmeniz ve tartışmanız gereken birtakım şeyler olabilir mi?
- Günlük telefon kullanımını ölçen uygulamaları edinmek ve sınırlarınızı belirlemek motivasyon için daha etkileyici olacaktır.
- Cep telefonu kullanım sürelerinizi kontrol edebileceğiniz uygulamalar için tıklayınız: Link.
Ahmet DEMİRCİ
Kaynaklar
Comments