Resimle sanatla uğraşmasak da muhtemelen onun ismini biliriz. Çoğu insana bir ressam ismi sorsanız muhtemelen size vereceği yanıt "Picasso" olur. Pablo Picasso, eserleri sayesinde yaşarken efsaneye dönüşmüş ender sanatçılardan biridir. Bu yazımda sizlere, onun en ünlü eserlerinden birini, Guernica'yı tanıtacağım. Bu eseri tanıtmayı uzun zamandır düşünmeme rağmen bu fikri hep erteliyordum ancak Rusya-Ukrayna hattında yaşanan savaş Guernica'yı tanıtmamı maalesef kaçınılmaz kıldı.
Guernica, Picasso tarafından 1937 yılında yaklaşık 3,5 metre boyunda ve 7,8 metre enindeki devasa tuval üzerine yapılan yağlı boya bir tablodur (duvar resmidir). Bu tablo, günümüzde İspanya'nın Madrid şehrindeki Reina Sofía Müzesinde sergilenmektedir. Sanatçı bu tabloyu, Paris'te 1937 yılında gerçekleştirilen Dünya Fuarı'nda sergilenmek üzere İspanyol hükümetinin isteğiyle yapmıştır. Eserde İspanyol İç Savaşı sırasında 16 Nisan 1937 tarihinde Guernica'nın savaş uçakları tarafından bombalanmasını resmetmiştir. İspanya'daki faşist Franco, gücünü göstermek üzere Alman ve İtalyan uçaklarına askeri bir hedef olmamasına rağmen Bask bölgesinde bulunan Guernica adlı küçük bir kasabayı bombalatarak adını savaş tarihine vahşetle kazıtmıştır. Kurban sayısı tartışmalı olsa da kasabadaki birçok sivil insan hayatını kaybetmiş, birçoğu da yaralanmıştır. Bu katliamı konu edinen tablo ise adını dünya literatürüne savaş karşıtlığının en ünlü tablosu olarak yazdırmıştır. Aynı zamanda en meşhur politik tablolardan birine dönüşmüştür.
Esere ilk bakışta, kullanılan renkler göze çarpmaktadır. Renk olarak siyah-beyaz tonları tercih edilerek monokrom bir tasarım gerçekleştirilmiştir. Monokrom tasarımda tek bir rengin tonlarının veya siyah-beyaz renklerin kullanımı söz konusudur. Bu yolla sanatçı zıtlıktan bir ahenk (uyum) meydana getirir. Aslında bu zıtlık ilişkisi, önemli bir noktayı vurguluyor olabilir: Varlığı... Milet Okulu'nun önemli temsilcilerinden filozof Anaksimandros'un dediği bir hakikate gönderme hemen akla geliyor: "Her şey zıttı ile vardır". Siyah olmadan beyaz, beyaz olmadan siyahtan söz edilemez. Beyaz saf bir ışıktır, varlığı sembolize eder; siyah ise karanlıktır, ışığın yokluğunu simgeler. Çoğu kültürde beyaz ve siyah, yaşam ve ölümle ilişkilendirilir. Savaş da yaşam ile ölüm arasında bir sınırdır. Picasso renklerin sembolik gücünden yararlanmış ve sanat eleştirmeni Jonathan Jones'un dediği gibi kırmızıyı kullanmadan kanlı bir saldırıyı resmetmiştir (1). Guernica'daki zıtlıktan beslenen bu mükemmel uyum, huzur vermek yerine insanı rahatsız eder. Şunu da belirtmekte fayda var. Tablodaki rahatsızlık hissi, tabiki kompozisyondaki kaosun etkisiyle de oluşuyor ancak siyah-beyaz renklerin oluşturduğu kasvetin resmin kaotik yapısını beslediği de apaçık ortadadır. Açıkçası siyah-beyaz monokrom tasarımı; savaşın acı haberlerini konu edinen bir gazete sayfası gibi görünmektedir. Tahmin edileceği üzere gazeteler eskiden çoğunlukla siyah beyazdı. Resmin merkezindeki figürlerin dokusu, gazete sayfası izlenimini kuvvetlendirmektedir. Ayrıca siyah ve beyaz, savaşın yol açtığı cansızlığı, gri de her yeri yakan savaştan geriye kalan külleri akla getirir. Ayrıca Jonathan Jones siyah beyaz renkler yoluyla Picasso'nun bizleri düşünmeye zorladığını da belirtir (1).
Resimde birçok sembol bulunur. Bu semboller, resmin etkisini sürekli güncel tutmaktadır. Öncelikle her şey bir odanın içinde resmedilmiştir. Oda, dört duvar içerisine sıkışmışlığı tasvir ederken savaş ortasında kalmış masum sivillerin de çaresizliğini düşündürür. Aynı odadaki insanlar gibi savaştakilerin de maalesef kaçacak yerleri yoktur. Her ne kadar üstte bir yanıp bir sönen ampul olsa da odanın karanlık olduğunu düşünürüz. Çünkü resmin sağ kısmında yer alan bir kadın pencereden başını uzatarak elindeki gaz lambasının zayıf yanan ışığıyla içeriye bakar. Karşılaştığı manzara sonucunda yaşadığı dehşet, ağzının açık kalmasıyla resmedilir. Sol tarafta feryat eden bir kadın ve kucağında ölen bebeği yer almaktadır. Bu yolla Picasso, savaşın siviller üzerindeki yıkıcı etkisini, bir kez daha gözler önüne serer. Ayrıca aynı yere koca gözlü boğa konumlandırarak kompozisyonunu güçlendirir. Boğanın İspanyol kültürünün simgelerinden biri olduğu şüphesizdir. Ancak Picasso'nun boğayı hangi anlamda kullandığını tespit etmek güçtür. Üstte yer alan ampul adeta bir gözün içinde resmedilmiştir. İspanyolcada "bombilla" anlamına karşılık gelen ampul kelimesinin anlamlarından biri de bombadır. Ampulün çevresine yaydığı ışık ise bombanın patlayışını simgeler. Yine resmin merkezinde yer alan figürlerden biri de mızrakla vurulduğu için acısını belki de son kez kişneyerek haykıran bir attır. Atın altında ise elinde kırılmış kılıcıyla param parça olan bir asker cesedi konumlanır. Askerin kırılmış kılıcının yerinde çiçekler bitmekte ve adeta savaşı bitirecek umut gibi tablonun geneliyle tezatlık oluşturmaktadır. Savaşın girdabından kendini kurtaramayacağını anlayan bir adamın çaresizliğini ise resmin sağ bölgesinde ateşler içerisinde kalması üzerinden anlamlandırabiliriz. Bazı figürlerin dilinin hançere benzemesi, dağın başında dumanın tütmesi, sağ taraftaki bir kadının merkeze sendeleyerek yönelmesi ve gözlerini ampule odaklaması vd. unsurlar resmin zihnimizde meydana getirdiği yıkımın gücünü daha da artırmaktadır.
Nereden bakarsak bakalım Picasso'nun eserleri bizim bambaşka manzaralar görmemizi ve yeni anlamlar çıkarmamızı sağlar. Ancak bu eserleri yorumlamaya çalışırken unutmamamız gereken bir unsur var. O da sanatçının sanatına yön veren düşüncesidir. Picasso "Cisimleri gördüğüm gibi değil, düşündüğüm gibi boyarım." diyerek görüşünü açıkça ortaya koymuştur. Sanatçı her ne kadar bu tabloda toplumsal bir olaya kayıtsız kalamasa da ona göre sanat, her zaman sanat içindir. Guernica baktığımızdan daha fazlası, gördüğümüzden daha derini, bir savaştan daha ağırı, bir sanatçının zamansız imzası olarak insanlığın kanlı tarihini haykırmaya devam edecektir.
Dr. Gürkan MORALI
Kaynaklar
Comments